1991 yılında Inter’in UEFA Kupası’nı kazanması, hem kulübün hem de Avrupa futbolunun gelişimi içinde önemli bir dönemeçti. O dönem İtalya futbolu, taktiksel disiplin ve yıldız oyuncu kalitesiyle kıtanın en güçlü ligi olarak görülüyordu. Bu zorlu rekabet ortamı içinde Inter’in elde ettiği başarı, sadece bir kupa kazanımı değil; aynı zamanda dönemin futbol anlayışına vurulan bir mühür niteliğindeydi.Inter’in UEFA Kupası yolculuğu, taktiksel olgunluk ve bireysel kalitenin birleştiği bir örnekti. Turnuva boyunca rakipleri üzerinde baskı kuran disiplinli oyun yapısı, özellikle San Siro’daki maçlarda belirgin şekilde fark yaratıyordu. Hücumda Klinsmann’ın bitiriciliği, orta sahada Matthäus’un oyunu şekillendiren pas akışı ve savunmada Brehme ile Bergomi’nin sarsılmaz çizgisi takımın istikrarını sağlayan başlıca unsurlardı.Finalde Inter’in karşısına bir başka Serie A ekibi olan Roma çıktı. İki ayaklı finalin ilk maçı Milano’da oynandı ve Inter’in 2–0’lık galibiyeti kupanın kapısını araladı. Rövanşta Roma 1–0 kazanmayı başarsa da toplam skor Inter’in lehine 2–1 olarak kaldı. Bu sonuç, hem taktiksel disiplinin hem de kadrodaki yıldızların etkisinin somut bir göstergesiydi.Bu şampiyonluk, Inter için sportif bir başarıdan daha fazlasıydı. Kulübün Avrupa sahnesindeki gücünü yeniden hatırlatması, Serie A’nın uluslararası turnuvalardaki baskınlığını desteklemesi ve Trapattoni’nin futbol felsefesinin doğruluğunu kanıtlaması açısından ayrı bir anlam taşıyordu.